Taha Akyol , Milliyet , 27.11.2007
Taha AKYOL Objektif
Kutsal otorite!
DEVLET kavramını kutsallaştıran bir gelenekten geliyorum; aslında hemen hepimiz öyleyiz. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" deriz.
Milliyetçiler için "Türk devleti" kutsaldı. İslamcılar için "İslam devleti" kutsaldı. Devrimciler için "devrimci devlet" kutsaldı.
Asıp kesse de, işkenceler yapsa da!
Dikkat ettiniz mi, ortak nokta "otoritenin kutsanması"dır. Osmanlı'daki "din ü devlet" terimi bunun ifadesiydi. 12 Eylül'de askerler Anayasa'da açıkça devletin "kutsal" olduğunu yazmışlardı.
Pek çok metinde devletin "Devlet" diye, büyük harfle yazıldığını görürüz!
Devletin kutsallığından ilk şüphelerim Menderes ve arkadaşlarını katletmeleriyle başladı. Demek ki devletimiz böylesine zalim olabiliyordu!
Sonra liberal anayasa profesörü Ali Fuat Başgil'in kitap ve yazılarını okudum. "Başıma inen haksız yumruk" padişah fermanı mı, milli şef emri mi, fark etmez diyordu!
"Divan-ı Harbi Örfi" ile "Yassıada Mahkemesi"nin ne farkı vardı?!
Sami Selçuk'un "Zorba Devlet" adlı kitabı bu arada mutlaka zikretmem gereken bir klasiktir.
Kötü örnek!
Devletin sınırsız ve sorumsuz bir kutsal güç değil, milletin hizmetinde sorumlu ve bireysel özgürlüklerle sınırlı bir üst kamu otoritesi olduğu fikri liberalizmin siyasi esaslarından biridir. Türkiye, liberalizmle Turgut Özal döneminde tanıştı; Özal ekonomide yeni bir dönem başlattığı gibi, düşünce hayatımızda da yeni bir döneme yol açtı: Fikirlerin çeşitlendiği, "birey"in öneminin sezilmeye başlandığı bir dönem!
Halbuki daha önce "sıkılmış yumruk" olmak makbuldü!
Devlet, otoriterliği ve radikalizmi ile maalesef 'kötü örnek' de olmuştu.
Bundan hâlâ kurtulabilmiş değiliz.
15 yaşındaki bir kız çocuğunu, kazandığı kompozisyon yarışmasının ödül töreninde, başı örtülü diye kürsüden indirtip gözyaşlarına boğmaktan sıkılmayan, içi sızlamayan duygusuz "devletlû zevat" kendi çocuklarına herhangi bir sebepten böyle aşağılayıcı bir muamele yapılmasını nasıl karşılardı?!
Düşünün 15 yaşında bir çocuk!
Bu örnekte kendini gösteren empati yoksunu "tek yol"cu otoriter resmiyet, Türkiye gibi çeşitli renkler ve fikirler barındıran bir toplumda hoşgörü ve uzlaşma örneği değil, bağnazlık ve çatışma örneği oluyor.
Çatışmacı radikallere bakın, hepsinin takıntısı kafalarındaki otoriter "devlet"tir!
Bireysel özgürlük
Devletin güvenlik, adalet, eğitim, sağlık gibi temel kamu hizmetlerini sağlamakla yetinmesi ve ideolojik olarak "tarafsız" olması, evet liberalizmin savunduğu bir fikirdir. Ama bu, Batı'da yaşanmış büyük kavgalardan çıkarılmış derslerin siyasi felsefe olarak ifadesinden ibarettir.
Din, laiklik, mezhep, etnik kimlik, siyasi felsefe gibi toplumumuzda hatta asırlardan beri büyük kavgalara yol açan ihtilaf konularında hiçbir sihirli çözüm reçetesi yoktur. Zira hiçbirimiz reçetemizi 'öteki'lere zorla kabul ettiremeyiz.
Çözüm, sosyal ve ekonomik gelişmeyle "sıkılmış yumrukları" açıp parmakları 'serbest' bırakmak, tokalaşmayı mümkün hale getirmektir.
Bireysel özgürlükler yani...
Orta sınıflaşan ve bireyleşen Türkiye, sıkılmış yumrukları çözecektir.
PKK niye "bireysel" kavramından ifrit oluyor, bir düşünmeye değmez mi?
t.akyol@milliyet.com.tr
No comments:
Post a Comment